21 Mart 2012 Çarşamba

maceralar yeni başlıyor ;)

Eveeeettt… Bu işler de bittiğine göre artık buradaki hayata gerçekten adapte olmanın zamanı geldi değil mi?

İlk geldiğimde Erdem’ in Kanadalı arkadaşları evlerinde bir hoş geldin yemeği vermişlerdi… Bu davet benim kimsenin Türkçe konuşmadığı sadece İngilizce konuşulan bir toplulukta ilk bulunuşumdu… Fena değildim iyi idare ettim hani… Yemekten sonra oturma odasında hep beraber yayıldık muhabbet ediyoruz… O kadar kaynaştık ki bizimkiler cıvıl cıvıl konuşuyorlar… İşte o anda şarabın da yardımıyla beni aldı mı bi gülmek… Öööle demeyin sinirlerim bozuldu yahuuu… Sanki bizim kanepede (İzmir’de yani) uzanmış televizyon seyrederken cnbc-e’deki bir diziye ışınlanıvermişim gibi geldi… Takip etmeye çalışıyorum ama hızlı yerlerde altyazının eksikliğini çok hissettim… İşte orda tutamadım kendimi J)))

Demek ki bir an önce İngilizce derslerine başlamak gerek J))

Düğünü de atlattıktan sonra araştırdık… Burası göçmen memleketi olduğu için bir sürü imkan var… Ben henüz turist statüsünde olduğumdan ve burada hayatın yavaş olduğu gibi evrak işleri de çok yavaş işlediğinden bir süre daha turist olarak kalacağımdan okullar bana pek pahalı… Devletin desteklediği ve göçmenlerin ayda 30CAD ödediği yetişkinler için bir kurs var… Ben “visitor” olarak ayda 500CAD ödeyeceğim L

Kaydoldum…

Önce seviye sınavı yaptılar… Fena değilmişim yauw… 5. Seviyeden başlıyorum… Aslında dönemin yarısında başladığıma göre 5,5 bile sayılabilirim ;)

19 Mart’ ta başladım… Okulun bulunduğu sokak sebebiyle ilk önce ürküyo biraz insan tabii... Sonra korku filmi değil ama komediyle dram arası bir filmde hissediyor kendini…

Bugün 3. günümdü okulda… Biraz daha alıştım sanki J

Sınıfın tam sayısını bilemiyorum her gün değişiyor… Aralarında çalışanlar var… Bazen gelip bazen gelmiyorlar bir kısmı da aradan sonra gidiyor… Zaten her gün 2,5 saat… Fazla değil yani… Ama hikayeler çok J)) malzeme bol ;)

İlk gün itibarıyla bana yakın davranan genç bir kız var, Carol… Kolombiyalı… Cıvıl cıvıl J Aynı kümede oturuyoruz…

Karşı kümeden orta yaşlı olduğunu düşündüğüm bir Çinli kadın sohbet etti benimle… Sadece 3 aydır burada olduğumu duyunca çok şaşırdı, kendisi 10 senedir burada yaşıyormuş… Şaşırma sırası bendeydi J)) Nasıl olur da aynı sınıftaydık??!!??

Yan kümede 2 Çinli kadın (sanırım Çinliler, henüz daha o yörelerin insanlarını ayırt edemiyorum) bir tane de Pakistanlı var bana sırtı dönük… Ders arasında Çinli kadın bi paket çıkardı, bunu nasıl yapıcam diye… Önce dikkat etmedim, Pakistanlı içine “coconut oil” koyucan falan diye anlatıyo… Aa-aaa bi de baktım ki J))) kına almış Çinliler… Tarifi aldılar ama rengini öğrenince biraz durdular, siyahı yok mu diye sordu bi tanesi J))) Yok anam… Kına bu J))) kızıl olucan mecbur…. Sanırım vazgeçti… Önümüzdeki günlerde anlarız… Beyazları kapansın istiyor ama kimse demedi ona beyazlar kına yakınca kızıl değil kavuniçi olur diye J)))))) Ben de söylemedim vallaaa...

Onlarla aynı kümede oturan sarışın genç bir adam… Balkanlardan herhalde diye düşündüm… Meğer sen Afgan’ mış… Nasıl yani dedim… Aynı bana dedikleri gibi… Sarışın ve yeşil gözlüsün? Güldü çocuk… Ama Afgan’ım işte dedi… Hay allah yaa… Utandım vallaaa…

Karşı kümelerde 2 Rus, 3 Hintli kadın, 1 Afrikalı adam var… Adamın Afrikalı olduğunu düşünüyorum, gece yarısı kadar siyah… Bu da bir ön yargı mı acaba?

Bir İspanyol kadın, bir Iraklı ve sanırım bir Mısırlı kadının yanında oturuyor… Iraklılar toplam 3 kişi, 2 kadın bir genç adam… Bugün başka bir kadın daha gördüm, galiba o da Afrikalı… Birkaç tane daha çekik gözlü var ama Çinli midir değil midir anlamıyorum ki…

Ortak olan şeyse herkes biraz ürkek…

Bugün Nevruz diye öğretmen Afgan Haşmet’ in yeni yılını kutladı J Sonra bir ara ufak bir sohbet yaptılar, Iraklılar ve Mısırlı olduğunu düşündüğüm kadın da katıldı. Öğretmen Kuran’ ın hiç tercüme edilmediğini duyduğunu söyledi onlar da evet dediler, çünkü doğru tercüme edilemiyormuş… E kadın da sordu tabii “peki Arapça bilmeyenler ne yapıyor?” Ben karışmadım… J

Bir de ne çarptı beni biliyor musunuz?

Öğretmen herkesten 3 cümle yazmasını istedi…

Bugünkü konu “present perfect”ti… ve şunu istedi: I have always wanted to…. Hep yapmak istediğiniz 3 şeyi yazın dedi… Hani hayaliniz ne gibisinden…

Çinli kadın ilk cümlesinde ev almak istediğini söyledi, İspanyol kadın romantik bir balayı istediğini söyledi, Hintli kadınlardan biri tır sürmek istediğini söyledi, Iraklı kadın Paris’ e gitmek istiyormuş, Pakistanlı ise büyük bir araba kullanmak istiyormuş, diğer bir Pakistanlı kadın 10 gün cruise turu yapmak istiyormuş, ben de balinalarla dalmak istiyorum yazmıştım…

Tır sürmek hariç hepsinin hayalini gerçekleştirmiş olmak insana garip hissettiriyor… Birden balinalarla dalmak istemek gerçekten hayalmiş gibi geldi J)

EED

Oooo… Son yazıdan bu yana çok şey halloldu bizim buralarda…

Önce gelinlik peşine düştüm… Buradaki kızlarla yaptığımız bir mağaza ziyaretinde halledeceğimi sanırken epeyce uzun bir zaman aldı bu iş… Erdem de dahil oldu J hatta sanırım gelinlik alışverişine giden ilk damat olarak da kayıtlara geçme şansı var… O dükkan senin bu dükkan benim dolaşıp, hatta bir mağazanın sezon sonu indirimine gidip ki bunu görmeniz lazım… bir otelin 3 balo salonunu birleştirmişler… yer gök gelinlik ve kadın doluydu J))))
Tabii ki orada da bişey bulamayıp, tam umudu kestiğimiz anda ve adresi yüzünden pek de umutsuz gittiğimiz bir dükkanda ikimiz de “işte bu!” dedik… sonra bulduğumuz model kesmedi bizi… yani şık bir elbiseydi bulduğumuz; çünkü uzun ve pofuduk gelinlikleri kullanmak ayrı beceri istiyordu ki bu da bende yoktu… her denediğim gelinliğin eteğine dolandım J))) bu kısa olan o yüzden tam bana göreydi… ama acaba biraz daha gelinlik havası katabilir miydik? Harika bir satış danışmanı ve terzi sayesinde bi de kuyruk ekledik… üstelik de törenden sonra çıkar at cinsinden ;)

Bu arada dua ediyorum… Yarabbim şuraya bi kar yağsa! Hani ben Kanada’ ya gelip kardan bıkıcaktım? İzmir’ de bile kardan bıktılar, biz burda üzerimize pudra şekeri serpilmiş gibiyiz… Nerdeyse ilk gün gördüğüm mm mertebesindeki kar için benim gibi çığlık atacak hale geldi bütün Kanadalılar…

Gelinlik hallolduktan sonra sıra ayakkabı, çanta ve saç-başa geldi tabii…

Ayakkabıları ve çantayı 7 saatlik bir alışveriş merkezi turunun sonunda Esin ve Yasemin’ le de mailleşerek aldım J)

Şimdi gülerek yazıyorum ama o günlerde biraz buruktu içim… Kız arkadaşlar başka biliyo musunuz? Nasıl açıklayayım ki?? Başka işte… Hep İpek olsaydı, Aylin olsaydı, Gülden olsaydı, Gözde olsaydı, Feryal, Evşen olsaydı, Aslı olsaydı… her şeyi ne de zevkli ne de çabuk hallederdik diye düşündüm… olsaydı da olsaydı… E kız kıza edilecek muhabbetler, yapılacak yorumlar, dedikodular vardı… J) Teknoloji sayesinde biraz da olsa paylaştık ama o heyecanı anında paylaşmak, bakışlarla anlaşmak başka tabii ;)

Bu arada ben araba kullanıyorum ama yakında Türk ehliyetimle kullanma iznim bitecek ve Kanada ehliyeti almak zorundayım… Yazılı sınava gireyim, direksiyonu da sonra hallederiz diye düşündük… Ay o da başka bir macera J)))

Neyse… nerde kalmıştık?

Kardeşim de geldikten sonra saç aksesuarını ve el çiçeğini de kolayca hallediverdik J) Canım kardeşim, o kadar özlemişim ki…

Tören yerini ve şeklini daha önceden kararlaştırmış ve organize etmiştik…

Burada nikah memurları belediyeye bağlı değilmiş… Özel çalışıyorlar ve kendin bulup anlaşıyorsun, istediğin yere gelip töreni yapıyorlar… Erdem’i sürüklediğim bir “Bridal Show”da tesadüfen bulduğumuz Alman asıllı papaz Paul kıyacak bizim nikahı… Aslında bi de kilise ayarlayacaktık ama yetiştiremedik J)

Şimdi tek eksiğimiz kar…

Düğün günü geldi çattı… Sabah bi uyandık, her taraf bembeyaz J Bu sene doğru düzgün bir tek gün kar yağdı buraya o da 11 Şubat… Yaşasın karda gelin fotoğrafım olacak J


Oldu da bitti bile… Evlendik J

Türkiye’ den gelen annem, kız kardeşim ve Can’ ikoyu da uğurladıktan sonra kaldım mı kuş gibi… İşte şimdi zamanıdır fonda “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, aşrı aşrı memlekete kız vermesinler” türküsünün…
Gözlerdeki damlaları sildiysek buradaki maceralara devam edelim ;)

Elvan Eryöner Denizkuşu :)