23 Nisan kutlamaları kapsamında iki aktivite yapıldı, ikisine de
katıldım. Ne de olsa uzakta ilk milli bayramdı ve ilk defa şu haberlerdeki
cümlenin, “yurtdışı temsilciliklerde coşkuyla kutlandı” bölümünün, bir
parçasıydım…
22 Nisan Pazar günü sabah 7' de kalkıp ütülü t-shirtlerimizi giydik,
saçlarımızı taradık. 2 kuyruk yapıcaktım ama annemin çocukken taradığı gibi
beceremedim J) Ben de
sadece kurdelelerimi taktım.
Tören alanına yola çıktık.
Bayrak çekme töreni,
Toronto’da yaşayan değişik ülkelerin çocuklarının gösterileri, palyaçolar,
pamuk helva… Toronto bölgesinde yaşayan 7’den 70’e bütün Türk çocukları tam bir
festival havasında bayramımızı kutladık… :)
Diğer aktiviteyse bugün, buranın en büyük çocuk hastanesi olan Sick Kids
Hospital’de çocuklarla kilim dokuma workshopuydu. Sick Kids gerçekten çok
büyük, hastane demeye insanın dili varmıyor… İnanmazsanız Google’a sorun ;)
Kilim dokuyacağız, benim pek fikrim yok ama yapıcaz artık bişeyler… E-mailde
“bir makas alın gelin” diyordu J Neyse Evnur Hanım da erkenci, diğerlerini beklerken hem bişeyler
atıştırıyoruz, hem de biraz ders alıyoruz…
Bi alttan bi üstten…
Heyecanlıyım…
Hem İngilizce yüzünden heyecanlanıyorum, hem de hazırlıklı olun, çocukları görünce
irkilebilirsiniz, tepki vermeyin diyorlar… ya dayanamazsam… biraz çekingenlik,
biraz heyecan, biraz korku…
Karışık bir duygu yumağı…
Ekip tamamlanınca bizi etkinlik yerine götürecek hastanede gönüllü
çalışan bir kız çocuğu ile buluşuyoruz…
4. Kattaki bir salona götürüyor bizi,
kaç blok geçtik bilmiyorum… koridorun bir yanında büyükler için dinlenme odası
var, bilardo masasında oynuyor bazı babalar; diğer tarafta bi odadan palyaço
çıkıyor; biraz ilerdeki odanın kapısında “laundry for parents” yazıyor.
Benim yumağa biraz da şaşkınlık koyun…

Aramızda soğuk
algınlığı olan var mı?
Çocuklar geldiğinde neden burada olduklarını sormayın!
En önemli 2 nokta…
Biz bir taraftan başlıyoruz ki elimiz alışsın; bu arada da
çocuklar gelmeye başlıyor… Bir minik geldi, belki 2 belki 3 yaşında, belinde
sondası, yanında annesi, annesinin yanında bir tercüman belki de teyzesi kim bilir…
Ufaklık etrafta oynarken anne kilim dokumayı öğrendi… 2-3 derken sayıları arttı…
Odasından çıkamayan ama etkinliğe katılmak isteyen çocukların odasına Esra
gitti… Çocukları odalarında bırakıp 1-2 anne geldi… Çocuklardan çok onların
ihtiyacı var oyalanmaya… Bir haber geldi… geçen sene bu etkinliğe katılan bir
çocuk yine istiyor ama gelemiyormuş, Esra bu sefer de ona koştu...
Tekerlekli sandalyenin
dışında serum ya da belki de ilaçları tekerlekli aparatlara takılı 2 çocuk
geldi, biri benim karşıma oturdu…
İkimiz de birbirimizin gözlerine bakamadık…
Önce
Nalan başladı, sonra Nur Hanım devraldı çocuğu… Önce adını sordu.
My name is
Luca…
Nur Hanımla birlikte ben de ufaktan ufaktan katıldım onlara… ve en sonunda
ikimiz devam ettik… Luca bembeyaz rengi, çubuk kraker kalınlığında
parmaklarıyla kilim dokuyordu… Yanlış olunca incecik sesiyle " hoopsyyy" diyordu neşeli neşeli :) Yardımlaşmaya başladık, arada yanlış ipi
seçtiğimde uyardı beni J bir anda o
kadar zevkli hale geldi ki dokuma işi hayret edersiniz…
İncecik parmaklar, buz
gibi ve titrek…
Sonra ip bitti, ben yenisini
başlatabilmek için yanına geçene kadar ağlamaya başladı… Renk bitti… yenisini
bulduk, ekledik… Odasında devam etmeye karar verdi… Vedalaştık L
Hastalığı neydi, neden ve ne kadar süredir buradaydı, daha ne kadar
kalacaktı, kaç yaşındaydı? Bunların hiçbirini bilmiyorum… Hatta gözlerinin
rengini bile söyleyemem; ama ellerini tarif edebilirim, o minicik, buz gibi,
titreyen ellerini tarif edebilirim…
Ben bugün bir çocuk mutlu edebildim mi
bilmiyorum ama bir çocuk o cılız elleriyle bana öyle bir dokundu ki ben 23 Nisan'ı sanki ilk kez kutladım…
Kafamın
içinde hala aynı şarkı, boğazımda hala aynı yumru…
My name is
Luka
I live on the second floor...
EED